Bazen, böyle ansızın geliyor. Sanki gökyüzü kararırken hissedilen o ilk soğuk ürperti gibi, içime sessizce sızıyor. Nedenini tam olarak bilemiyorum çoğu zaman. Her şey yolundaymış gibi görünüyor, belki güneş hafifçe yüzüme vuruyor, belki sevdiğim bir müzik çalıyor fısıltıyla. Ama o his, işte tam orada beliriyor.
Bazen Çok Korkuyorum
Küçük şeylerden mi? Belki. Yarının ne getireceğinden, sevdiklerime bir şey olmasından, kendi yetersizliklerimden… Liste uzayıp gidiyor zihnimin karanlık dehlizlerinde. Sanki her bir endişe, minik birer gölge gibi birikiyor ve sonunda üzerime çöküyor.
En kötüsü de, bu korkunun mantıklı bir açıklaması olmaması. Sanki içimde bir alarm çalıyor ama yangın falan yok. Sadece o tanıdık sıkıntı, göğsümde bir ağırlık, nefes alışverişlerimde bir yavaşlama. Dünya biraz daha grileşiyor o anlarda. Sesler uzaklaşıyor, düşüncelerim karmaşık bir düğüme dönüşüyor.
Bazen de büyük korkular bunlar. Kontrolü kaybetmekten, yalnız kalmaktan, hayallerimin gerçekleşmemesinden… Sanki hayat bir ip üzerinde yürüyor ve ben her an dengemi kaybedip düşecekmişim gibi hissediyorum. O yükseklik korkusu var ya, işte tam olarak öyle bir şey. Aşağıda ne olduğunu bilmiyorum ama düşme ihtimali bile içimi ürpertiyor.
Ne garip değil mi? Güçlü görünmek istediğim, her şeyin üstesinden gelebileceğime inandığım anlar çok. Ama sonra o kırılgan tarafım ortaya çıkıyor. Sanki içimde küçük bir çocuk saklanıyor ve karanlıktan, bilinmeyenden, canavarlardan korkuyor. O çocuğun sesi yükseldiğinde, ne kadar büyümüş olsam da o korkuyu derinden hissediyorum.
Bazen bu korkuyu bastırmaya çalışıyorum. Yokmuş gibi davranıyorum, gülümsemeye çalışıyorum, kendimi başka şeylerle oyalamaya çalışıyorum. Ama biliyorum ki, o orada bir yerde bekliyor. Fırsatını bulduğunda yeniden ortaya çıkmak için pusuda yatıyor.
Ne yapmalı bilmiyorum bazen. Belki de bu korku, insan olmanın bir parçasıdır. Belki de hayatın belirsizliğine karşı verilen doğal bir tepkidir. Ama yine de, o anlarda hissettiğim o yoğun çaresizlik hissi… İşte o beni en çok korkutan şey.
Belki de bu sadece bir iç dökme. Belki de bu satırları yazmak bile o korkuyu biraz olsun hafifletiyor. Bilmiyorum. Bildiğim tek şey, bazen gerçekten çok korktuğum. Ve bu hisle nasıl başa çıkacağımı henüz tam olarak öğrenemediğim. Ama belki de önemli olan, korktuğumu kabul etmek ve o karanlık anlarda bile bir ışık arayışında olmak. Belki de cesaret, korkunun olmadığı yerde değil, korkuya rağmen devam edebilmekte saklıdır.